Yeşil Mutabakat, Avrupa Birliği sanayisinin yapısını hızla dönüştürmeye başlamıştır. Avrupa sanayisinin yeşil enerji ile dönüştürülmesi, çevresel şartların iyileştirilmesi ile birlikte ekonomik çarkların dönmesinde yeni kurallar ve yaptırımlar silsilesini Avrupa Birliği tarafından uygulamaya konulmuştur.
Yaptırımlar Avrupa Birliği ülkelerinde faaliyet gösteren tüm sektörleri etkilemekle birlikte, Avrupa Birliği ile ticari ilişkilerini sürdüren ülkeleri de kapsamaktadır. Vergiler, geri dönüşümü teşvik eden yaptırımlar, eski teknolojiyle çalışan motorların revizyonu ve çevresel faktörlerin iyileştirilmesine yönelik tedbirleri bir araya toplamaktadır.
Elbette bu önlemler, sera gazı emisyonunu sıfıra indirmek, küresel ısınmanın etkisini azaltmak amaçlarıyla birlikte doğal sermayeyi koruyarak ekonomik büyüme sağlayacaktır. Ayrıca yaptırımlar ve teşvikler temiz enerji yatırımlarını ve enerji verimliliğini artırmakla birlikte sürdürülebilir tarım ve sanayi politikalarına da katkı sağlayacaktır.
Ülkemiz sanayisi, yeşil mutabakat kapsamındaki yaptırımların bir tarafı değil, fakat Avrupa Birliği’ne ihracat yapan firmaların üretiminde yenilenebilir enerji, geri dönüşüm ve izlenebilirlik şartı aranacak.
Bu nedenle AB’nin ithalatında yüksek vergilerle karşılaşacaktır. Dolayısıyla rekabet edebilmek için sanayimizin dönüşümü gerçekleştirmesi elzem derecede önemidir.
Ülkemiz, Dünya ticaretinin %1’lik kısmında yer almaktadır. Bu kısır döngü 40 yıldır devam etmekle birlikte sadece dünya büyüme oranı kadar bir iyileştirme sağlayabilmiştir. Yani üretim stratejinde artı bir değer sağlanamamış ve katma değerli üretim stratejisine geçilememiştir. Bu nedenle ülkemiz 40 yıldır Dünya ticaretinin sadece %1’inde yer alabilmektedir. AB norm ve kriterlerine göre yapılanmamız, dönüşüm faaliyetlerimiz rakiplerimize göre avantajlı konuma geçirecektir. Bu noktada Avrupa ülkeleri ile yapacağımız ticaretin azalmasını engelleyecek ve gelişimini de sağlayacaktır. Dolayısıyla dünya ticaretinden aldığımız paya da katkı sağlayacaktır.